ünlü şair Ceyhun Atuf Kansu bu acı olayı duyuyor Şefik Sınığ’ın arkadaşlarının Çivril’den Sütlaç köyüne gidiş gelişlerinde, yanlarında gidenlerden birinin konuğu olan üniversiteli bir genç de vardır. O da yaşananların tanığı olmuş ve ölürken söylediği sözleri o da kendi kulaklarıyla duymuştur. Orada bulunan herkes gibi çok üzülmüş ve derinden etkilenmiştir. 1949 veya 1950 yılında bir tren yolculuğu sırasında Ceyhun Atuf Kansu ile karşılaşırlar. Genç de bu olayı ona anlatır. Kuşa, kurda, börtü böceğe, dağdaki yalnız ve kimsesiz açan çiçeğe, kısaca Anadolu’ya ve Anadolu gerçeklerine sevdalı olan ünlü şair de çok duygulanır. Bu olayı ölümsüzleştirmek için Şefik Sınığ’ın ölürken söylediği “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirini kaleme alır. Bu şiiriyle Şefik Sınığ’ın acı yaşamını dile getirmiş ve ölümsüzleştirmiştir. Bu şiirle, o ölüm anını ölümsüzleştirmiş ve çağlar boyu seslenmesinin yolunu açmıştır. Dünyanın tüm çiçekleri her ilkbaharda bu çağrıya uyuyor Her ilkbahar geldiğinde mutlaka Çivril Belediye mezarlığına giderim. Yine bir ilkbahar günü mezarlığa doğru yürüyorum. Giriş kapısına geldiğimde, aşağılardan yukarıya doğru mezarın bulunduğu tepeye uzanan yolun her iki tarafında yer alan ağaçların çiçeğe durduğunu ve o kendilerine has kokularını yaydıklarına tanık oluyorum. Gerçekten de etrafa çok güzel çiçek kokuları yayılıyor. Mezarının bulunduğu tepeye vardığımda da bir bakıyorum ki dünyanın bütün çiçekleri orada. Sanki Şefik Sınığ’ın çağrısına uyarak, bu ilkbaharda da sanki sözleşmişçesine buradalar! Gerçekten de her taraf rengârenk çiçeklerle dolu. Bu çiçekleri gördüğüm an, yorgunluğum geçiveriyor. Her gelişimde olduğu gibi biraz hüzünleniyorum. Hüzünlenmemin nedeni, gönderdiklerimizin gidip de geri dönemeyeceği yerde oluşumla ilgili… Az sonra hüzünle beraber tatlı bir huzur kaplıyor içimi ve sonra çok mutlu oluyorum. Sanki bu mutluluğuma bu çağrıya uyup gelen tüm çiçekler de katılıyor gibi. Çünkü her ilkbaharda sadece duyan kulaklara fısıldanan güzel bir nağmeyle “İşte, dünyanın bütün çiçekleri buradayız” dercesine hafifçe esen bir rüzgârın eşliğinde dans ettiklerini görüyorum… Sonra bir köşeye oturup doğanın bu döngüsünün ve ritminin sessiz tanığı oluyorum… Çiçeklerin arasında saatlerce oturuyorum. Güneşin artık batmakta olduğun farkına varıyorum. Birazdan her yanı gecenin karanlığı kaplayacak her yanı. O tepeden, geldiğim yolu takip ederek iniyorum. Ama biliyorum ki yarın ve daha sonraki yarınlarda her sabah güneş bu tepenin de üzerine doğacak. Ve her taraf aydınlanacak. Çiçeklerin bu gösterisi, çiçekten tohuma, tohumdan çiçeğe dönüşünceye kadar hep sürecek. Kısacası, doğanın bu döngüsü devam edecek ve dünyanın bütün çiçekleri Şefik Sınığ’ın mezarının bulunduğu tepede her ilkbahar aylarında yerlerini alacak… Yazan: Mümtaz BAŞKAYA-Emekli Öğretmen Çivril/Denizli DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Bütün çiçekleri getirin buraya, Öğrencilerimi getirin, getirin buraya, Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer Bütün köy çocuklarını getirin buraya, Son bir ders vereceğim onlara, Son şarkımı söyleyeceğim, Getirin getirin... ve sonra öleceğim. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum, Kaderleri bana benzeyen, Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları, Geniş ovalarda kaybolur kokuları... Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri, Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni, Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini Bacımın suladığı fesleğenleri, Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini, Avluların pembe entarili hatmisini, Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın. Aman Isparta güllerini de unutmayın Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum. Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum. Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım, Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden, Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden, Ne güller fışkırır çilelerimden, Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim, Korkmadım, korkmuyorum ölümden, Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Baharda Polatlı kırlarında açan, Güz geldi mi Kopdağına göçen, Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen. Muş ovasından, Ağrı eteğinden, Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni, Eğin türkülerinin içine gömün beni. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, En güzellerini saymadım çiçeklerin, Çocukları, öğrencilerimi istiyorum. Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini, Köy okullarında açan, gizli ve sessiz, O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek. Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek, Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Ben mezarsız yaşamayı diliyorum, Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum. Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın, Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın, Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım, Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim, Çiçeklerde açar benim gizli arzularım. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum, Okulun duvarı çöktü altında kaldım, Ama ben dünya üstündeyim, toprakta, Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta, Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım, Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım, Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir. Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya, Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya. CEYHUN ATUF KANSU