Haber Zamanı

Video Kategori Video Galeri Kategori Galeri
Video Kategori Video Galeri Kategori Galeri
  1. Haber Zamanı
  2. Hayatı şiir olan köy öğretmeni
Önceki
Sonraki


  • İşte Zehra'nın Kazandığı Okul!


O yıllarda Çivrilli Osman Gürkan, Isparta- Gönen Köy Enstitüsü’nde tarım öğretmeni idi. Çivril ve çevresindeki ilkokulu bitirmiş çocukları enstitüye götürüyor, oradaki kısa bir sınavdan sonra öğrenim görmelerini sağlıyordu. Götürdüğü öğrencilerin daha çok fakir ve köy çocukları olmasını tercih ediyordu. Osman Gürkan öğretmen Şefik Sınığ’ı da Gönen’e götürüyor. Böylece yoksul ve anasız babasız olan küçük Şefik’e öğretmen olabilmesi için devletin eli uzanmış oluyor. İlk görevine başlıyor Şefik Sınığ Isparta- Gönen Köy Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra ilk görev yerine (ne yazık ki son görev yeri olacak olan), yani Sütlaç Köyü İlkokulu’na tayin ediliyor. Çocukluk yaşamı zorluklarla geçen Şefik Sınığ ideallerine kavuşmuş ve Anadolu’nun bir köy ilkokulunda öğrencilerine ders vermeye başlamıştır. Öğrencilerini, dünyanın tüm çocuklarını çiçeğe benzetmektedir. Her birinde kendi çocukluğunu ve yoksulluğunu görür. İsmail Tonguç babanın okullarını ziyarete geldiğinde en ön sıralardadır. Kalkınmanın köyde başlatılması gereğine o da yürekten inanır. Bu, binlerce yıl eğitimsiz bırakılan Anadolu’da köylere götürülen eğitim ışığıyla olacaktır. İşte artık o ışıklardan biri de kendisidir. Artık bu bakımsız bahçelerin bahçıvanlarıdır her biri. Dağlarda, yaylalarda, ovalarda, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde bu susuz dağ çiçeklerine can suyu olacaktır. O şevkle ilk öğretmenliğine başlar. Ve o acı olay gerçekleşiyor Kendisi o yıllarda futbola çok meraklıdır. Bostancı Köyü İlkokulu’nda da hem Çivril’den hem de Gönen’den arkadaşı Mehmet Aydeniz görevli. Sık sık kendi köyündeki futbol oynayan gençlerle o köye giderek maçlar düzenleniyor. Karşılıklı oynanan maçlardan sonra yine aynı Bostancı köyünde düzenledikleri futbol maçına Mehmet Aydeniz’in Çivril’deki futbolsever arkadaşları da davet ediliyor. Şefik Sınığ, içinde kendisinin de bulunduğu futbol takımındaki arkadaşları ve bu futbol maçını izlemek isteyen köylüler Sütlaç’tan Bostancı’ya geliyor. Mehmet Aydeniz’in Çivril’deki kendi köyü olan Koçak’tan davet ettiği arkadaşları da maça geliyor. Bostancı köyünde toplanan bu kişiler, ne yazık ki o gün hiç beklemedikleri anda acı bir olayın tanıkları da oluyorlar. Düzenlenen günde ve saatte futbol maçı başlatılıyor. Ancak oyunun ortasında futbol topu patlıyor. Futbol oynadıkları alandan topu tamir etmek için okulun bir sınıfına doğru yöneliyorlar. Şefik Sınığ topu tamir etmeye başlıyor. İçerideki insanların ağırlığına dayanamayan sınıfın tabanı çok fazla sallanıyor. Zaten tahta tabandan örülmeye başlanarak yapılmış olan duvar bu sallantıyla da yıkılıyor. Orada bulunan herkes aniden kaçışıyor. Ama Şefik Sınığ kaçamıyor ve duvarın altında kalıyor. Yıkıntıların arasından hemen çıkarılsa da ağır yaralanmaktan kurtulamıyor. Çivril’deki öğretmen arkadaşlarına haber veriliyor. Süleyman Çavdaroğlu, Rüştü Özen, Hasan Başkaya, Mehmet Reşit Akay ve birkaç kişi daha bu çağrı üzerine ilçeden ayarladıkları bir kamyonla Sütlaç’a geliyorlar ve ağır yaralı Şefik Sınığ’ı Çivril’e getiriyorlar. O yıllarda ilçenin tek doktoru olan Şerif Gürsel muayene ediyor ve ne yazık ki omuriliğinin parçalandığını görüyor. Çaresizce bu kez Çivril- Sütlaç arasında çalışan trenle görev yapmakta olduğu köyüne geri götürülüp yatağına yatırılıyor. Çileli yaşamı sona eriyor Şefik Sınığ gittikçe kötüleşiyorSürekli olarak “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin!” diye sayıklar ve bu sayıklamaları akşama kadar sürer. Ölürken yanına çağırdıkları; kimsesiz, kaderlerine terk edilmiş, yoksul köy çocuklarıdır. Onların her birini dağlarda, yaylalarda açan kır çiçeklerine benzetmektedir. Bu sözler kurgu değildir. Olaya şahit olan emekli öğretmen Rüştü Özen, Bostancı ve Sütlaç köylerinden çoğu kişi, Şefik Sınığ’ın ölmek üzere iken bu sözleri sürekli sayıkladığını doğrulamışlardır. Ve o ışık sönüyor… Bu sözler son sözleri olmuştur. Çünkü özellikle o yıllarda ve o yıllara özgü idealleri olan her köy enstitülü öğretmen gibi onun da idealleri vardı. Cumhuriyetin idealist öğretmenleri olmanın önemini iyi kavrayan o öğretmenler, kendilerini Anadolu’nun her yerine saçılan tohumlar gibi görmekte ve her toprakta boy veren dağ çiçeklerine hayat vermek istemektedirler. Şefik Sınığ da bu öğretmenlerden biridir. Ama ne yazık ki Şefik Sınığ bu ideallerine kavuşamamıştır. Henüz 24 yaşındadır ve beklemediği bir anda ışığı sönmek üzeredir… Akşama doğru durumu kötüleşir ve son sözlerini söyledikten sonra ölüm gerçekleşir. Köy enstitülü bir ışık acı bir olayla sönmüştür. Takvimler 1949 yılını göstermektedir. Çivril’deki öğretmenler derneği olarak, yapılması gereken tüm işlemler yapılır. Mezarı kazdırılır, mezar taşı yazılır. devamı için görsellere tıklayınız

Önceki Sonraki



  1. 1
  2. 2
  3. 3
  4. 4
  5. 5