Ölüme bu kadar yakın bir kimseyi daha önce hiç görmemiştim. Üstelik çokta gençti. Hayalen morga gidip otopsisini düşünüyordum. Demek karşımda duran bu diri beden birazdan ölecek. Otopsi için açılacak ve biz rapor tanzim edip bırakacağız. Hayat ve ölüm. Yaşamakla ölmek. Genç olmak, yaşlı olmak, hayatı anlamak, ölümü benimsemek.. hayatı ölüme bir girizgah olarak değerlendirebilmek, ölüme her an hazır olmak veya her an kendini hazır hissetmek. Kısacası ölümü kuşanmak, hayata ve ölüme anlam kazandırmak bir sürü düşünce beynime dolaşıyor. Doktor oradan uzaklaştı bende peşinden gittim. Yeniyim ya, biraz da acemilik kokan tavırla sordum. Doktor bey, ya bu intihar girişiminde bulunan delikanlıya serumla bol mahi verip bir yandan da idrar söktürücülerle kanını temizleyemez miydik? Doktor dönüp gözlerimin içine baktı; Kardeşim görüyorsun. Burada ayakta zor duran yaşlılar biraz daha hayatta kalmak için mücadele ederken bu delikanlı daha 17 yaşında ve intihara kalkışıyor. Ölmek istiyorsa neden ona mani olalım? Biraz isteğiyle baş başa kalsın bakalım. Ölüm neymiş, hayat neymiş düşünsün. Yaşamanın değerini, ailesine ne kadar acı çektirdiğini fark etsin. Dahası Allah’ı hatırlasın, kul olmayı, ölümü ve sonrasını da tabii ki. Arkasından beni bir kez daha şaşırtan bir kahkaha atıp şöyle dedi; Yoksa sende mi inandın öleceğine? Ne yani delikanlı ölmeyecek mi? Gülerek ilaç kutularını gösterdi. Elindekiler vitamin hapı, öksürük kesi ve balgam sökücülerdi.