Sizin gibi değişik vokal stili olan müzisyenler genelde kendi şarkılarını yazmak zorunda kalıyorlar. Bu albümde Süleyman Yüksel’in söz ve müziği de var. Nasıl gerçekleşti bu süreç? Siz kendi sesinizi daha iyi tanıyorsunuz. Başkasının yaptığı şarkı terzinin diktiği elbise gibi. Biraz ince eleyip sık dıkıyorum şarkı seçerken. Fakat Süleyman Yüksel beni 16 yaşımdan beri tanıyor. O sebepten hiç sıkıntı çekmedik birlikte çalışırken. Single birbirine pek benzemeyen üç şarkıdan oluşuyor. Farklı stillere sahip bu şarkıları aynı potada nasıl erittiniz? Ben her zaman beni yansıtan bir şey olmasını hedefliyorum bir işe girişirken. Üç şarkıdan ikisi de bana ait. Dolayısıyla albümün konsepti benim gibi görünüyor. Her ne kadar altyapılar ve şarkılar birbirinden farklı olsa da benim mentalitemi yansıttığı için ortaya bir resim çıkıyor. Vokal stilim hangi şarkıyı söylersem söyleyeyim aynı olacağı için şarkıları bir arada tutan bir etken haline geliyor. Asıl önemli olan şey vokalin tarzı, gerisi teferruat. ‘Aşkın Tezahürü’, Türkiye’de duymaya alıştığımız şarkılara pek benzemiyor. Nasıl dahil oldu albüme? Tüylerim diken diken oldu şu an. Bunu hep duyuyorum. Böyle bir tepki alacağımızı hiç düşünmeden koymuştuk albüme. Aşık olduğunu söyleyip garip triplere giren bir adamın hikayesini anlatıyor şarkı. Şarkıyı çok sevdiğim için albüme koymaya karar vermiştim. Şarkı bittikten sonra düzenlemesini Çağrı Sertel yaptı. Single çıktıktan sonra en çok konuşulan şarkı ‘Aşkın Tezahürü’ oldu. İnsanların böyle bir ihtiyacı varmış sanırım. Demek böyle şeyler yapsak sevecek insanlar. Televizyonların, radyoların, yapımcıların sevilmeyeceğini düşündükleri bir şarkıydı aslında. What da Funk grubu ile performanslara devam mı? Şu anda net bir şey yok. Benim biraz vakit ayırabilmem gerekiyor bunun için. Bir şeyler olacak olursa mutlaka duyuracağım.