Neyse sinema saati yaklaşınca eve kayınpeder ile kaynana damladı. “Biz sinemaya gideceğiz” deyip savacaktım ki hanım, “biz sinemaya gidiyoruz, siz de gelin” demez mi? Kaynana hazretleri metrobüsten hazzetmedikleri için sinemaya kadar sağlam bir taksi parası verdim. Kışlık erzak depolar gibi de mısır p-tlağı aldılar sinema öncesinde. Nasıl olsa da-mat ısmarlıyor. 20 lira buldu ya yolda. Halbuki ben kurbandaki dana hissesine bile o mısır p-tlaklarına verdiğim kadar vermemiştim. Film arasında birer posta mısır daha aldık. Kısacası o yirmi lira yüzünden epey batmıştım, am-a daha cez-m bitmemişti. Sinema çıkışında benim eski tanıdıklardan birisi laf atmaz mı? Yanımda eşim ve kayınpederler varken kadına ahl-ksız muamelesi yaptım, tersledim. Meğer kadının yanında erkek arkadaşı varmış. Aniden bana kafa atmaz mı? Kayın babam da nasılsa biz çokuz (2 erkeğe karşı 1 erkek ) diye ona daldı. A-ma hesap hatası yaptı, çünkü arkadaş grubuyla gelmişler, bizi fena benzettiler. Gece kar-kolda noktalandı. Öpüştük barıştık sağlam bir kefaletle dışarı çıktık. Ben kırılan burnum için ameliyat olmak zorunda kaldım. Kolu kırılan kayınpederin ve arbedede düşüp çömleği kıran kaynanamın hastane masraflarını ödemem bile işe ya-ra-madı, karım bana hala küs. “ O nasıl bir kadındı da uğruna kavga ettin, halbuki benim için elini kaldırmazsın” diyor. Geçenlerde biri simit parasının üstünü düşürdü. Adam bozukluk diye umursa-madı, yerden almaya yeltenmeyince ada-ma; “Kendini düşünmüyorsan bu parayı bulacakları düşün, milletin başını belaya sokma, al şu parayı yerden” dedim. Sen sen ol, alın teri ile kazanmadığın paraya asla elini bile uzatma. Böyle bir yaşanmışlık.